|
-
10 İkinci Teşrin 1938...
" Birkaç zamandanberi Atakürk' ümüz çok hasta. Büyük bir elem ve keder içindeyiz. O' nu kayb etmekten korkuyoruz. O' nun ölebileceğini havsalamız almıyor.
Atatürk bizim ebedi şefimiz nasıl ölür; O' nsuz Türklük nasıl yaşar..
10 İkinci Teşrin 1938...Ankarada İktisat vekâletinde arkadaşlarla oturuyoruz, O' nu düşünüyor ve O' ndan konuşuyoruz...
Kapı açıldı, içeri bir genç girdi ve Posta Telgraf dairesinin bayrağının yarıya inmiş olduğunu söyledi.
Eyvah Atamızı gaybettik... Hepimiz şaşkın, gözyaşları ile dışarı fırladık. Yolda bir kadın bayılmış, koşuşmalar, ağlamalar, şaşkınlık alâmetleri...
Yarabbi ne acı, nasıl olurda O ölür. O akşam işimi bırakarak İstanbul' a döndüm.
İstanbul acı, derin bir matem içinde. Sokaklar boşalmış, dükkânlar kapalı, şehir ölmüş. Evlerimizde herkes ağlıyor.Üçgün gece gündüz İstanbul halkı Dolmabahçe sarayında O' nun cenazesini tavaf ettiler. Altı meşale ile çevrilmiş tabutun önünden başlarını eğerek geçtiler.
Özer ile beraber biz de O büyük ölünün önünden geçtik. Herkes kendini tutamıyor, saraydan çıkarken acı acı ağlamalar, iniltiler. İzdihamdan 11 kişi ezilip ölüyor. İstanbul kurban veriyor...
21.11.1938 ebedi Şefimizin cenaze töreni... Cenaze Ankara' ya ebedi medfenine naklediliyor. Törene ben de iştirak ediyorum. Dolmabahçe sarayından Sarayburnu' na kadar aziz ölüyü takip ediyoruz.
Ağlayan İstanbul..Hayatımda böyle hazin bir manzara ne gördüm ve ne de göreceğim. Tasavvur etmek imkânıı yok.Gözyaşları durmadan akıyor, müthiş bir uğultu...
Ey Allahım ; niçin nadir yarattığın bu ebedi insanlar diğer insanlar gibi ölüyorlar. Bu; zaten ebedi insanlar yaşasalar olmaz mı. Bu fani hayatımda O' nun elini öpmek saadetine eriştim. Niçin onun cenazesinde bulunuyorum. Niçin O' ndan evvel ölmedim.
Of Yarabbi insanları iztirap çekmek için mi yarattın. Ne idi bu insanların kabahati.
Karaköy' den geçiyoruz. Yüksek Kaldırımdan aşağıya bir insan seli akıyor. Eminönü camiinin üstü, binalar hertaraf mahşer gibi, ağlayan, sızlayan insanlarla dolu. Of ne acı...
Cenaze Sarayburnundan Yavuz' a naklediliyor. O büyük kurtarıcı İstanbul' dan ebeddiyen ayrılıyor.
O' nun ölümünden yanlız Türk' ler değil, cihan müteesssir ve matem içinde.. İngiliz, Alman, Fransız, Rus, Romen , İtalyan,Yunan harp gemileri Yavuz' u takip ediyorlar. Sayısız vapurlar.. Bizler O' na ada açıklarına kadar refakat ediyoruz.
Oğlum Özer ! Atamız ölmedi. O bizim ebedi şefimizdir.
Biz Türkler O' nun daima onun nurlu yolunda " Atayolu " nda yürüyeceğiz. "
Sabri Atayolu’ nun 60’ ıncı Yaş Günü münasebetiyle
Bayer-Leverkusen’ in Türkiyedeki Delegesi Herr Walter Hoffmann’ ın
Atayolu Ailesine yazdığı Şiir
Ja,so ein einmaliger Tag wie heute
Mög’ bringen Ihnen Glück und Freude
Alle, die unseren lieben Sabri Bey kennen
Möchten heute mit ihm den 65 zigsten Geburtstag verbringen
Doch leider ist es kein Fest im Heimatland der Türkei geworden
Sondern mit seiner Melâhat hanım fein soll es der hohe Norden sein
Doch die schönsten Gedanken mit diesem Rosen-Gruss
Senden wir İhnen Beiden vom schönen Bosporus
“Drum macht es wie die Sonnenuhr
und zâhlt die heiteren Stunden nur ! “
Dieser Wunsch möge Euch für alle Zeiten
Ob Freud’, ob Leid immer begleiten
Und mit Ihrer Melâhat zur Seite
Gab Allah Ihnen ein gut Geleite
Und kehret Ihr Heim aus dem hohen Norden
Geniesst Ihr wieder mit Freund und Wonne
Euer Schloss auf Büyükada in der Sonne
In dem Melâhat im Rosengarten wird walten
Bleibe Gesundheit Euch Beiden erhalten
Fern bleibe Leid Euch und auch Schmerzen
Dies wünschen wir von ganzem Herzen
Ein dreifach Hoch wir unserem lieben Sabri Bey bringen
Wir wünschen ihm noch viele – viele Jahr
voll der Gesundheit-der Freude wunderbar
Es grüssen vom Bosporus, vom Marmara-Meer
Menschen, die lieben Euch Beide sehr.
Ihr Walter Hoffmann, Frau Paula u. Kimyanil
|