Bu arada çevre hakkında bilgilendirildik:
Yağmur ormanları bölgesi Amazon’ da daha dokunulmamış hayvan ve nebat türü varmış.
Yer de ve yer altında yaşayan sayısız canlıların yanında Atlantikten fazla 2.500 balık, 10.000 ağaç ve 1.800 kelebek cinsi ve de 50.000’ i aşkın çiçek açan bitki sayısı . Bunların dışında kuşlar, timsahlar, kaplumbağalar, yılanlar, kurbağalar cennet ortamında yaşıyorlar.
Motelimizin çevresinde de birçok maymun cinsinin ve kuşun, suda' da balığın yaşadığı anlatılıyor.
Bu şaşırtıcı bilgileri aldıktan sonra, köprülerden, maymun ve papağanların arasından geçerek nihayet ayrılan odaya kavuşuyoruz.
Buraya geleceklere bir hatırlatma:
Ortam son derece rutubetli, dışarıdaki haşarattan korunmak için kat’ iyyetle pencere ve kapılar açık bırakılmamalı. Odalarda Klima yok. Yalnızca ayaklı vantilatörler var.
Kısa süren bir öğle yemeğinden sonra ufak dar 8-10 kişilik motorlu kanulara binip çevreyi, ormanlar arasındaki kanallardan geçerek çevreyle ilk tanışmamızı yaptık.
Ertesi gün Yağmur ormanlarının içine bir gezinti başladı. Burada da gürültü yapmamamız, ağaçlar, dallar arasından gayet sakin geçmemiz ve etrafa gene dallara dikkatli bakmamız öğütlendi.
Zira bir ihtimal yılan veya böcek vs. ile karşılaşmamız ihtimal dahilinde olduğu söylendi. Nitekim bir an bir ağacın dalında yuvalanmış ısırgan böcek yuvasına rastladık. Sessizce ani hücumlarına uğramadan ürkütmeden hemen uzaklaştık.
Rehber “Sousa” her ağaç ve özelliği hakkında açıklamalar da yaptı. Vahşi olarak yetişen bir kauçuk ağacı gövdesini yanlamasına biraz yarıp, altına da ufak bir kap koyup, beyaz ağdalı suyun yavaş yavaş kap içine akışını gördük.
Genelde bu şekilde bütün Kauçuk ağaçlarından sabırla bu akan “Latex” bir yerde toplanıyor, ateşte ısıtılıyor, büyük paketlere doldurulup ham kauçuk olarak satılıyormuş.
Ayrıca bir çok ağaç usaresinin bu bölgelerde yaralara, hastalıklara ilaç olarak kullanıldıklarını anlattı. Kolundaki bir yaraya da, yanımızda, ismini hatırlayamadığım bir ağacın gövdesine bir yarık açıp içinden azar azar akan beyaz merhemsi bir suyunu yarasına iyice sürdü.
Sousa yer altındaki hayatı da biliyordu. Meselâ orman içinde yürürken bir an durdu ve bakın tam şurada toprağı biraz kazdığımda içinde bir yılan bulacağız dedi ve kazdı.
Hakikaten ortaya rengârenk ufak boyda bir yılan göründü.
Her şey güzel fakat tabiatıyla ürkütücü. Bu arada Ormanın en büyük ağacı “Ceibo” nun resmini çektim .
Biz Sousa ile bu gezimizi yaparken biri kız diğeri erkek iki küçük çocukları yalın ayak bizlerden çok önde ormanın içinde sağa sola saparak yürüyorlar ve de ara sıra dimdik bir ağaçlara korkusuzca tırmanıyorlardı.
Son derece ilginç 3 saat süren heyecanlı bu orman içindeki geziden dönüp motel terasında gene maymunlarımıza ve papağanlarımıza kavuştuk.
Gece yeni bir gezi organize edilmişti. Gene 8 kişilik bir
kanuya binip su birikintileri arasında timsah görmeğe gittik.
Geceleri timsah görmek çok daha kolay oluyor. Kanunun burnuna oturan Sousa ilerideki kıyıya doğru el fenerini
sağa sola yavaşca gezdiriyor.
Sahilde şayet varsa yatan timsahların gözleri kedi gözü
gibi pırıl pırıl ışıldıyor. Sonra gayet yavaşca, lambayı söndürmeden yanına yaklaşıp, bir ani hamleyle yan tarafından timsahı yakalıyor.
Bu bahsettiğim timsahların boyu takriben 60-70 cm.
|