|
Sesi kadar yüksek vücudu, değirmi ve kır sakalı, açıık ve yanık göğsü, kalın tozluklu baldırları, saf çehresi, arkasında seksen okka çeken içiçe geçmiş küfesiyle bu recüliyet heykeli şimdi karşımda duruyordu:
- Baba, sen kumanda eder gibi üzüm satıyorsun. Sesin gürlüyor!
- Bağırmıyorum ki...
Üzümünü verdi. Yukarıdaki tepeye tırmanmaya başladı. Etrafı çınlatıyordu:
Çavuuş!...
Ben bu sese, bu sesi hasıl eden cevhere meftunum. “
“ Evin arka penceresine koştum. Üzümcü tepeye varmıştı. “
“ Pencerenin önünde bu canlı kaleyi hayretle, hürmetle seyrediyor; bunun kur’ a neferi halinde üstünde mavili, kırmızılı yemeni sarılmış kalıpsız, püskülsüz fesi, ayağında yırtık çarığı, sırtında alaca mintanının üstünde koyun postundan dağarcığı olduğu halde sırayı bozmamak için bir kuzu gibi seğirte, sıçraya Harbiye Nezaretinin büyük kapısından içeri girdiğini görüyordum.
Bugün uçuk benzinle, yırtık çepkeninle bir vatan kurbanı teslimiyetiyle girdiğin devlet kapısından, asker ocağından, yarın yeni libasınla, kızıl fesinle bir amir kurumuyle çıkarsın ! O zaman, bugünkü zayıf, yarın kavi bir kahraman olur; bastığın yerleri titretirsin!...Atın dizginini kavrayıp, kılıcını çektiğin, tüfeğini omuzuna vurup, süngünü taktığın vakit bugünkü köylü, yarın korkunç bir asker olur; asileri sindirirsin!...Tarlanı çapalar, davarını güderken hakaret görürsen bugünkü koyun, yarın yırtıcı bir kaplan kesilir; yuvanı bozanları ezersin!...Seni böyle bir an içinde değişmiş görenler sanırlar ki bu sağlam vücut yalnız asker libası giymek, bu sert pençeler yalnız silah kullanmak, bu kalın ses yalnız siper olmak için yaratılmıştır. “
“ Bir ulu çınarsın ki kırılır, iğrilmezsin, ölür, inlemezsin..Kanınla çorak kumlukları sularken ekmeğini alnının terine batırır yer, yine düşman karşısına yaralarınla beraber her yerde bir istihkam gibi çıkarsın...Sen, zalim heybetinde bir mazlumsun, ninenin, atanın bucağında bir garip, ananın, babanın kucağında bir yetimsin....
Dul analarla dolu olan şu Anadolu bir üvey nine kadar sana cefakardır..Sen Şarkın kınına giremeyen bir kılıcısın; dövüle dövüle tavlanır, vurula vurula kırılırsın. Yine her parçandan bir kıvılcım, her kıvılcımından bir şimşek çıkar? İlahi bir kuvvetin,ebedi bir feyzin var, ey Türk!.. “
13 Teşrinievvel 1911
Not:
Türk Kültür Eserleri Serisi
Dr.Fethi Tevetoğlu’ nun “ Büyük Türkçü Müftüoğlu Ahmed Hikmet “ kitabından
|